Hz. Ebu Bekir'in Ayağını Sokan Yılan

İslamiyet'in Mekke devrinde müşriklerin Müslümanlar üzerindeki baskıları ve zulümleri giderek artıyordu. Peygamberimizin amcası ve koruyucusu Ebu Talip, peygamberliğin onuncu yılında vefat edince müşrikler bu eziyetlerini son safhasına çıkardılar ve Peygamber Efendimizi öldürmeye karar verdiler. O gece müşrikler Peygamberimizi öldürmek için evinin etrafını sarmışlardı. Ancak Hz. Muhammed (s.a.v.) Allah'ın izni ile onlara görünmeden aralarından geçip gitti.
Medine'ye hicret etmek üzere arkadaşı Hz. Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den yola çıktı ve Mekke'nin güneybatısında yer alan Sevr Dağı'ndaki mağaraya gizlendi. Mağaraya vardıkları zaman Hz. Ebu Bekir Peygamberimize "Ya Resulallah! Biraz dışarıda bekleyin. Ben mağaraya gireyim. Yılan, akrep cinsinden hayvanlar var ise zararı bana olsun." dedi. Peygamberimiz izin verince mağaraya girdi. Onu gören mahlukat hemen deliklerine girdiler. Hz. Ebu Bekir de gömleğini çıkarıp parçaladı ve parçalar ile delikleri tıkadı. Ancak gömlek parçası yetmediği için bir delik açık kalınca orayı da ayağının tabanı ile tıkadı. Sonra Peygamberimizi içeri davet etti. Çok yorgun olan Peygamber Efendimiz içeri girince arkadaşının dizine başını koyup hemen uyudu. Bu sırada Hz. Ebu Bekir'in ayağı ile tıkadığı delikte yer alan yılan dışarı çıkmak istedi. Fakat çıkamayınca içeriden Hz. Ebu Bekir'in ayağını soktu. Çok canı yanan Hz. Ebu Bekir kendini sıktı ancak zehirin verdiği acıdan dolayı gözünden akan yaşlara engel olamadı. Gözyaşları Peygamberimizin mübarek yüzüne düşünce Peygamberimiz hemen uyandı ve arkadaşına niçin ağladığını sordu. Hz. Ebu Bekir gömleğini yırtarak bütün delikleri tıkadığını, bir tanesine yetmeyince orayı da ayağının tabanı ile tıkadığını, bunun üzerine içerideki yılanın ayağını soktuğunu söyledi. Peygamberimiz "Onunla benim aramı aç, bırak çıksın" buyurdu. Hz. Ebu Bekir ayağını çekince içeriden bir yılan çıktı. Peygamberimiz yılanı;
     - "Ey utanmaz yılan! Benim mağara arkadaşımı ve esrarıma vakıf olanı, Allah'tan korkup benden hâyâ etmedin mi, ayağını sokarak eziyet ettin?" diye azarladı.
     Yılan cevaba kadir olup şöyle dedi:
     - "Ya Habib-i Rahman! Ey insanların ve cinnin Peygamberi! Senin aşığın sadece insanlar değildir.Belki hayvanlar zümresinden kuşlar, yılanlar, karıncalar cemaline aşıktır. Hatta ben kulun bir çok yaşlı, gözü nemli kendi cinsimiz olan büyüklerimizden yüksek vasıflarınızı dinleyip, nur saçan yüzünüzü görmeye hasret ve hayran ve de kendinden geçmiş, şaşkın bir şekilde ağlayarak malını mülkünü terk edip aşıkın, divanen olmuştum. Bu mağarayı şereflendireceğini öğrenmiştim. Onun için nice zamandan beri bu sıkıntılı mağarada gece gündüz demeyip yolunuzu bekliyordum. Böylece sizin buraya teşrifiniz ile ayrılık acısına ve içimdeki derde merhem edeyim. Çünkü en mesud bir zamanda bu karanlık mağarada arkadaşın mağaraya girince sabah güneşi gibi zâhir olup devlet güneşim doğdu. Amma ne var ki arkadaşın yine perde oldu. Bu sebeple korku ve hâyâ ben kulundan kalkıp zaruri olarak bu küstahlık benden vakî oldu."
     Yılan bu şekilde özür dileyince Peygamber Efendimiz yılanın özrünü kabul etti. Mübarek tükrüğünden Hz. Ebu Bekir'in yarasına biraz sürdü ve yara hemen iyileşti. Hz. Ebu Bekir'in acısı dindi.   Araştıran ve yazan: Hüseyin Araslı

Yorumlar