Şehit Nevfel'in, Hz. Ebu Bekir'in Duasıyla Dirilmesi

Peygamber Efendimiz ashabına şehitlik makamının yüceliğini, şehitlerin kazanacağı sevabı, Allah katındaki mertebelerini, cennetteki ahvalini, onların evladından, ehlinden, akrabasından, dostlarından yetmiş bin kişiye şefaatçi olacaklarını anlatmış, ayrıntılarıyla haber vermişti. Sahabenin gençlerinden Hz. Nevfel, iki oğlunu ve eşini de yanında getirip Resulullah'ın (s.a.v.) huzuruna çıktı ve "Ey Allah'ın Peygamberi! Ben dua edeyim, siz de amin deyiniz ki duam kabul olsun."
diye ricada bulundu. Peygamberimiz kabul etti. Bunun üzerine Nevfel (r.a.) ellerini açıp "Ya Rabbel âlemîn! Nevfel kuluna şehadet nasip eyle. Şu iki oğlunu yetim, hanımını dul eyle." diye dua etti. Peygamberimiz de söz verdiği gibi "amin" diyerek karşılık verdi.
     Hz. Nevfel savaşa hazırlanıp silahını kuşandı. Atına binerek düşmanın karşısına çıktı ve birçoğunu öldürdü. En sonunda düşmanlar onu şehit ettiler.Peygamberimize Nevfel'in şehadeti haber verildi. Peygamberimiz şehidin yanına gidip de onu kanlar içinde görünce mübarek gözleri yaş ile doldu. Sahabe-i Kiram ile birlikte Nevfel'i defnettiler. Resulullah sonra kabirin yanından ayaklarının üzerine basa basa uzaklaştı. Bunun sebebini sorduklarında "Nevfel üzerine o kadar melek geldi ki, ayağımı basacak yer bulamadım." diye cevap verdi.
     İslam ordusu, savaştan muzaffer olarak ayrıldı ve Medine'ye ulaştı. Medine halkı Peygamberimizi ve ashabını coşkuyla karşıladı. Bu sırada Nevfel'in hanımı, iki çocuğu ile birlikte kalabalığın arasından sıyrılıp Resulullah'ın yanına geldi. Gazasını tebrik ettikten sonra kocasını sordu. Peygamber Efendimiz'in mübarek gözleri yaş ile doldu ve eliyle arkasını işaret ederek geçip gitti. Kadın arkadan gelenler arasında Hz. Ali'yi görüp kocasını ona sordu. Hz. Ali de ağlayarak arka tarafı işaret etti. Kadın daha sonra Hz. Osman ve Hz. Ömer'e rastladı. Onlar da üzüntülü haberi veremediler. Arkadan gelenlere sorması için elleriyle arkalarını işaret ederek geçip gittiler. Nevfel'in eşi en arkadan gelen grubun yanına yaklaştı. İçlerinde bulunan Hz. Ebu Bekir'in yanına varıp kocasının durumunu sordu. Hz. Ebu Bekir bu üzüntülü haberi, Nevfel'in şehadetini bu kadıncağıza nasıl söyleyeceğini düşünmeye başladı. Mübarek sakalını avucuna aldı. Allahü Teala'ya yönelip şöyle yalvardı:
     "Ya Rabbi! Bir gönül ki yıkmaktan Habib-i Ekrem sakındı.. Ali, Ömer, Osman (radiyallahü anhüm) kaçındılar. Ben müşkil durumda kaldım. Eğer Nevfel'in şehadetini söylersem Habib'ine muhalefet etmiş olurum. Geri kaldı, geliyor dersem yalan söylemiş olurum. Doğruyu söylesem gönlü yıkılır. Yalan söylersem din yıkılır. Ya Rabbi! Bana bir söz ilham eyle, müşkilimi sen çöz ki, şu zavallı kadıncağızın gönlü teselli olsun."
     Hz. Ebu Bekir böyle dua ettikten sonra gönülden "Ya Allah" deyince Hz. Nevfel elinde kılıcıyla ok gibi fırlayıp geldi. Hz. Ebu Bekir'e selam verdikten sonra "Buyur ya Sıddîk! Beni mi istersin? diye sordu. Orada bulunan ashab-ı kiram bu hali görüp dehşet içinde kaldılar. Neredeyse atlarından düşüyorlardı.
     Hz. Nevfel daha sonra mescidde tebrikleri kabul eden Resulullah'ın yanına gitti ve O'na selam verdi. Peygamberimiz Nevfel'in selamını olduktan sonra "Sübhanallah! Bu Hak Teala'nın bir ayetidir ki, acaba kimin eliyle zahir oldu?" dediği sırada Cebrail (a.s.) geldi ve Peygamberimiz'e şöyle dedi:
     "Ya Resulallah! Şükür secdesi et! Allahü Teala ümmetinden Hz. İsa (a.s.) gibi ölüyü dirilten birini yarattı. Hak Teala sana selam eder. 'Ey Habibim, eğer mağara arkadaşın sakalı avucunda iken bir kere daha YA ALLAH deseydi, İzzim Celalim hakkı için bütün şehitleri diriltirdim. Ya Muhammed, Ebu Bekir kuluma söyle ki ben ondan razıyım. O da benden razı mıdır? Onun sözünü doğru çıkarmak için Nevfel'i dirilttim. Çünkü o cahiliye döneminde yalan söylememiştir.' buyurdu."
     Bunun üzerine Peygamberimiz Hz. Ebu Bekir'in yanına gitti, mübarek sakalından öptü ve Cebrail'in getirdiği müjdeyi haber verdi. Hz. Nevfel ise bu olaydan sonra nice yıllar yaşayıp Yemame Harbi'nde şehit oldu.   Araştıran ve yazan: Hüseyin Araslı

Yorumlar